Behzat Ç. vs Harry Potter

5 Ekim 2011 Çarşamba 2 yorum
Şimdi bu iki kavramdan birisine aşina olmayan için bu yazı belki çekilmez olacaktır, ancak tavsiyemi dinler ikisini de tamamen irdelerseniz zararı olmaz. Ben direk kıyaslamaya geçeyim:

Harry Potter kitaba adını vermiştir, Behzat Ç. kitabın ana karakteridir, ancak diziye adını vermiştir.

Geçmişin izlerini Behzat Ç. zihninde taşır, bir an bile unutmaz; Harry Potter buna ek olarak alnında taşır.



Behzat Ç. iyi bir stoperdir; Harry Potter iyi bir arayıcıdır. Ayrıca Ron iyi bir tutucu iken, emin olun Hayalet de Snitch peşinde harikalar yaratabilirdi.



Behzat Ç.'nin kadınlarla ilişkileri dalgalıdır, aynı anda Bahar'a aşıkken Gönül'ü boşlamaz; Harry Potter ise aynı kızı görünce midesi takla atar (bunda ergenliğin etkisi var, daha görecek tabi ilerde).

Behzat Ç. bütün her şeyden kendini sorumlu tutar ve öyledir, Harry Potter ise daha bebekken başına gelen olayların sonucuyla yaşamak zorundadır.

Behzat Ç. ekibiyle Hüseyin'in birahanesinde veya pavyonda kafa dağıtır; Harry Potter ekibiyle Madam Rosmerta'nın yeri Üç Süpürge'de takılır.

Behzat Ç. düşmanıyla herhangi bir ortak yana sahip değildir, Harry ile Voldemort'un kaderi ortak çizilmiştir.

Behzat Ç. de Harry Potter da kendi kendilerine iş yapıp durumlarını zora sokarlar.

Behzat Ç'de Emniyet Genel Müdürlüğü, Harry Potter'da sihir bakanlığı yozlaşmaya uğramıştır, kime güveneceğini bilemezsin.

Behzat Ç'nin iş çevresinde kompleksli olmayan adam yoktur, Harry Potter'ın yakın çevresinde sadece Ron komplekslidir.

Potter'ın Dumbledore, Sirius Black, Hagrid gibi yol göstericileri vardır, Behzat Ç. alayına rest çeker.

Sonuç olarak ikisi de yazarlarının hayal güçlerini, detaycılıklarını ve yazma yeteneklerini muazzam bir şekilde ortaya koydukları okunmadan ölünmemesi gereken eserlerdendir. Ekstra kıyas olursa yorumlarda görüşelim.

Ama Biz Güçlü Olmak İstemiyoruz Ki!

29 Eylül 2011 Perşembe 0 yorum


Leyla ile Mecnun, kendi çölünde kaybolanların hikâyesidir. Umudunu yitirmeden bekleyenlerin, hüznün olduğu yerde kahkahayı eksik etmeyenlerin, hala sevdiği kızın gözlerine bakıp “seni seviyorum” demekte zorlananların hikâyesidir.

Leyla ile Mecnun, hayatı boyunca hep yedek kalmışların hikâyesidir. Beethoven’ın 9. Senfoniyi bestelediğinde sağır olduğunu bilenlerin ama arabeskten de vazgeçemeyenlerin, başka hikâyelere dâhil olamadığı için kendi hikâyelerini yazanların, bazen küfürlü konuşup, aşkla susanların, kafası hayli karışık olanların hikâyesidir.

Leyla ile Mecnun, güçlü olmak istemeyenlerin hikâyesidir. Daha çok deneyen, daha çok yenilen, hep deneyen ve hep yenilenlerin hikâyesidir.

Neemiş?

İşte Leyla ile Mecnun bizim hikâyemizmiş. Vir vir vir, vir vir vir konuşmaya gerek yokmuş.

İmza; LAAAPS!!

-Burak Aksak-

Episodes

21 Ocak 2011 Cuma 0 yorum



Yakın geçmişimizin sit-com efsanelerinden Friends’in yaratıcılarından biridir David Crane ve bu titrinin ona kazandırdığı krediyi Amerikan dizi sektörü içinde sonuna kadar kullanmaya kararlı anladığım kadarıyla. Friends dizisinin Joey karakteri Matt LeBlanc ile aralarında özel bir muhabbet mi var artık bilemiyorum ama tıpkı 2004 yılında “Joey” dizisi için koltuğunun altına aldığı Matt LeBlanc ile 2011 yılında yine bir aradalar ve bu sefer ki projemizin adı “Episodes”.

Dizinin ana karakterleri olan İngiliz çiftimiz İngiltere’de 4 sezondur yayınlanan bir sitcomun yazarlarıdır ve İngiltere televizyon ödülleri gecesinde, alıştıkları üzere yine “yılın en iyi sit-comu” ödülünü alırlar. Törende onları izleyen Amerikalı bir yapımcı diziyi Los Angeles’a taşımayı teklif eder ve çiftimizin daha önce hiç bilmedikleri Amerika dizi sektörü ve LA macerası başlar. Dizinin diğer önemli (belki de en önemli) faktörü Matt LeBlanc’a gelirsek, 2. bölümden itibaren diziye dahil oluyor ve aynen kendisini oynuyor (kendisini oynamak?), yani aslında reelde de daha önce canlandırdığı karakterlerden çok farklı olmadığını düşündüğüm, bildiğimiz Matt LeBlanc.

Dizinin oyuncu kadrosundan sadece Matt LeBlanc’ı önceden tanıyorum ama diğer karakterlerle tanıştığıma da çok sevindim, zira İngiliz çifti canlandıran Stephen Mangan ve Tamsin Greig “I’m an Englishman in LA” kalıbında çok başarılılar. Yan karakter seçimleri de aynı oranda başarılı, ben özellikle kanalın komedi bölümü başındaki Myra Licht karakterine ve mimiklerine hasta oldum :). Bir de Stephen Mangan’ın Jerry Seinfeld ile benzerliği gerçekten şaşırtıcı boyutta.

Dizinin henüz 2 bölümünü izleme şansımız oldu. Amerika halkınca beğenilip beğenilmediğini henüz bilmiyorum ama David Crane’i az çok tanımışsak devam etmesi için elinden geleni yapacaktır. Bu sıralar tam da atıştırmalık bir dizi arıyordum diyenlere şiddetle tavsiyemdir.

2011

1 Ocak 2011 Cumartesi 1 yorum



Marshall ile Lily kadar mutlu; Osman kadar tatlı; House kadar faydalı; Ana Lucia Cortez kadar güzel; Canım Ailem kadar sıcak; Doctor Who kadar maceralı; Leverage'ın Parker'ı kadar sempatik; Homer Simpson kadar rahat ve The Big Bang Theory'nin 'nerd' insanları kadar eğlenceli bir 2011 geçirmeniz dileğiyle...