İnsanı, sorunu, sorunlu insanı sevenlerin dizisi...

29 Eylül 2009 Salı 6 yorum



Cenaze levazımatçısı bir ailenin kendi içinde psikolojik problemler yaşayan üyelerinin ilginç yaşam stillerini anlatan bir dizi bu... Her ne kadar yoğun bir kitle tarafından tutulan diziler arasına girmemiş olsa da her bir bölümü insana düşünce fırtınası yaşatabilecek güzellikte bir dizi olduğunu düşünüyorum.

Dizinin güzel yanı, her bölümün bir film havasında olması. Mesela ben yıllar önce sıcak, uykusuz yaz gecelerini cnbc-e karşısında geçirmeye çalışırken rastlamıştım. Baştan sona soluksuz izlemiştim. Her bir karakter ayrı çekmişti ilgimi. Zaten yine bu gecelerden birinde izlediğim şeyin bir devamı olduğunu, sonra da onun 'Six Feet Under' adlı bir dizi olduğunu anladığımda yaşadığım sevinci anlatamıyorum.

Uzatmaya niyetim yok. Zaten art arda bölümleri izleme gibi bir şans tanımadığından, bu dizi ayda yılda bir sıkıldıkça bir bölüm atılabilecek seviyede. Hele bir de ailenin kızı Claire'in büyüsüne kapıldınız mı, 'İyi ki dokuzun bu yazısını okumuşum da Six Feet Under ile tanışmışım.' demeniz olası...

Türkçe Dizi Zamanı : Canım Ailem

4 yorum
Yabancı diziler iple çekilir de Türk dizileri çekilemez mi ? Canım Ailem gibi bir dizi olursa çok da güzel çekilir. Çoğu dizi Eylül başında başlamışken Canım Ailem aynı ayın sonunda başlıyor. Fragmanlarda çok enteresan olaylar var, daha söz-nişan gibi bir şey bile yapmamış olan Ali ve Seyhan boşanıyor mesela. Samim'e Meliha'nın babası ateş etmek üzere gözüküyor ki elinden vuracak muhtemelen, fragmanın sonlarında eli sargılı halde görünüyor Samim. Bir de ilk sezonun sonlarında insanların aklına kurt düşmüştü Feride ve Halim birlikte mi olacak diye, galiba birbirlerinden etkileniyorlar, Halim'in evleneceği söylediği sahnede deyim yerindeyse kabak gibi ortaya çıkıyor bu ikisinin aşkı. Tatlı Hayat'tan sonra ilk kez bir diziyi dört gözle bekler oldum, ilk kez hiç bir bölümünü kaçırmadan izledim.

Ayrıca Canım Ailem ile aynı saatte Geniş Aile var ki Geniş Aile'yi Canım Ailem'in karşısına koyan bir zihniyet nasıl bir zihniyettir anlayabilmiş değilim. Yeni bir diziyi ilk sezonunu başarıyla tamamlamış ve merakla beklenen bir dizi ile aynı saate koymak büyük bir hata.

55 Ekran'daki ilk yazımı yazmış bulunmaktayım, darısı siftah yapamayanların başına.(Sosyal Mesaj)

True Teeth

3 yorum

True Blood'a başladık dün, yurda gelişimizin şerefine, hazır kota sorunlarımız da kısmen azalmışken. Dizinin birçok mevzusunun Twilight'a benzemesi bir yana, ana karakter olan ablamızın dişlerinin görüntüsü beni benden alıyor. 55 Ekran olarak "Madem vampir ayartıyorsun, bari dişlerin güzel olsun" kampanyası başlatabiliriz, çünkü çok büyük olmayan bir meblağ ile şu dişleri düzelttiririz gibime geliyor. Hoş, o dişler düzelse de kızımız güzel değil ama en azından o kısmı göreceli oluverir.

Merlin'in Sakalı!

25 Eylül 2009 Cuma 3 yorum

Az buçuk kitap okuyan, film veya tv izleyen birinin ucundan kıyısından tanıdığı meşhur bir büyücü Merlin. Hatta çevremdeki kısıtlı deneklerlen aldığım istatistiğe göre Merlin, Arthur'dan bile meşhur. Bu ikiliyle ilgili çoğu hikayenin Arthur'un kral, Merlin'in de alenen büyücü olduğu zamanlarla ilgili olduğunu düşünürsek, şu sıralar Cnbc-e'nin verdiği dizi direk kendini izletmekte, çünkü genellemenin dışına çıkarak bu ikilinin gençliklerini anlatıyor. Yani Arthur henüz prens, ve babası gayet uyuz bir kral; Merlin de yeteneklerinin farkında olan ancak memlekette büyü yasaklı olduğu için kıvranıp duran genç büyücü.

Yabancı dizi izleyip de Cnbc-e'nin sezon başındaki promolarından en az biriyle heyecanlanmayan yoktur herhalde, ben de dahil. Ama bu dizinin gösterileceğini öğrendiğimde, "Vaay şu dizi süpermiş kesin izleyelim!"den daha ötede bir heyecan duydum, çünkü hem fantastik, hem tarihi bir dizi. Şu iki konudan biriyle ilgiliyseniz bile gayet izlenesi.

En son Tudors'u öğrendiğimde böyle heyecanlanmıştım. Bu da işin başka boyutu: İngiliz tarihi. Adamlar ne yapıyor ediyor, çekici hale getiriyor tarihlerini. Buradan yola çıkıp "fetih filmi çekilsin"e getirmeyeceğim işi, korkmayın. Dikkat çekmek istediğim nokta şu: İspanyollar, Almanlar, ne bileyim, Fransızlar, veya Türkler de en az İngilizler kadar ihtişam, aşk, entrika, şatafat, yakışıklı adam, güzel kadın vs vs dolu tarihlere sahiptirler mutlaka. Ama biz, bir Henry, bir Elizabeth, bir Arthur geçince jenerikte, nedense ekstra kuduruyoruz.

Merlin'in fragmanını ve Merlin karakterini ilk gördüğümde "Bu ne be, bu mu Merlin?" dedim, zayıf bir ifadesi var diye düşünmüştüm Colin Morgan'ın, ama beni daha ilk bölümde susturmayı başardı, tebrik ediyorum. Kendisi İrlanda asıllıymış, aksan da o biçim zaten, anlaşılıyor. Bradley James, Arthur'da gayet başarılı. Gwen'le ilgili spoilerlı yorum yapmak istemiyorum burda ama Morgana vs Gwen diyeyim, bilenler anlasın derdimi. Son olarak: Ejderha ne kadar tırtsa sesi de o kadar iyi. (bkz: John Hurt)


Merlin'den Arthur'a gelsin: "Look, I told you you're an ass. I just didn't realize you were a royal one. "

Hi!

23 Eylül 2009 Çarşamba 2 yorum
Şu satırları okumaya tenezzül eden sevgili okuyucu;

Bu blog, genellikle TV dizi üzerine konuşmak üzere kurulmuş bir blogdur. Neden genellikle dedim bilmiyorum, başka ne konuda konuşabiliriz onu da bilmiyorum. Ama bu blogun yazarlarına kefil olamadığım için genellikle diyerek yaşanacaklara şimdiden bir kılıf uydurmuş olayım en iyisi.

Neyse. Bu blogu, ben, franchi, pclion, ix, os, ve demiycem insanları yazmakta. Yani umarım yazacak. Kökeni de bizzat benim yazmış olduğum Pushing Daisies yazısının yorumlarına ve birkaç msn muhabbetine dayanmakta.

Yaklaşık 3 dakikadır düşünüyorum ama bu açılış yazısına bunların dışında ekleyecek bir şey bulamadım. Zaten önemli olan temel mantığı anlamanız. Gerisini pratikle hep birlikte öğreneceğiz. Kalın sağlıcakla. Google Reader'ınıza ekleyin blogumuzu. Yorum filan yapın sürekli. Çok sevin bizi tamam mı?

P.S. Başlıktaki "Hi!" tam olarak şu ayarda seslendirilmekte.

61. Emmy Ödül Töreni

1 yorum
61. Emmy Ödül Töreni'nin sunucusu Neil Patrick Harris olunca daha bir sahiplenmişim töreni bu sene, onu farkettim. Sanki töreni amca oğlu sunuyormuş havasına girince normalde izlemediğim giriş kısmını falan da izledim. Carrie Ann'ın bitmek tükenmek bilmeyen "kıyafetini kim yaptı kııız!" tadında sorularını bir kenara koyarsak pişman olmadığımı söyleyebilirdim, birçok tanıdık yüzü gördük kırmızı halıda. Ne derseniz deyin, bir ürünü ABD'liler kadar iyi pazarlayan bir millet daha yok. Entourage ekibini görünce salakça sırıttığımı farkettiğimde bunu daha iyi anladım. Kevin Connolly de sakal bırakmış görmeyeli, yakışmış.

Aynı tanıdık his Alyson Hannigan 6 aylık kızı hakkında konuşurken de vardı. 4. sezonun ikinci yarısındaki düşüşün en temel sebeplerinden biriydi Lily'nin olaya dahil olmaması, ufaklığın büyümüş olması belki de iyi haberdir. Bunun dışında röportajlardan aklımda yer eden detaylardan biri Stephen Moyer'in futbol konusunda verdiği ayardı. Londra muhabbetinde araya Arsenal'i sokup sonra "Gerçek futboldan söz ediyoruz bu arada." demesi olayı kopardı. Ne de olsa Avrupalı adam, işi biliyor. True Blood bu sezon törenlerde adaylık anlamında yer almıyordu ama muhtemelen seneye ödül alan dizilerden biri olacak. İnternet oylamasıyla seçilen en vurucu sahne dalında Chuck Bass'in Blair'e "Seni seviyorum." dediği sahneyi geride bıraktılar, Bill ve Sookie'nin tanışma sahnesiyle. Bu senenin tesellisi o olsa gerek.

Gossip Girl demişken Leightn Meester'i es geçmek olmaz zira kendisi bu topraklardan alışkın olduğumuz oyuncu-şarkıcı geçişlerinden birini gerçekleştirmek üzereymiş. Yakında single'ım çıkacak, heyecanlıyım gibi şeyler söyledi. Bunları seyrederken bir yandan da gelenler kısmına bakıyordum, Seth Green ve Scarlett Johansson'u el ele gördüm sanki. Birisi lütfen bana yanlış gördüğümü söylesin, bu ne lan! Ayrıca Michael J. Fox üstadı görmüş olduk bu bölümde, Parkinson sebebiyle titriyordu tabii. Drama dalında en iyi konuk oyuncu ödülünü de aldı zaten, yakışır.

Tören de fazlasıyla eğlenceliydi, özellikle Neil Patrick Harris'in komedi dalında en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü Jon Cryer'e kaptırmasından sonra bunun üzerinden yaptığı espriler şahaneydi. Jeremy Piven da aday değilken bana göre en iddialı aday bence Neil Patrick Harris'ti orda ama sunucu olması ödülü almasının önüne geçti bu sefer. Önümüzdeki maçlara bakacağız demekten başka çare yok. Yukardaki video ise en iyi komedi dizisi açıklanmadan önce gösterildi, tek kelimeyle şahane! Stewie Brian'ın oyunu How I Met Your Mother'a vereceğini söylediğinde sapıtıyor ve bildiğin girişiyor Brian'a. Arada söylediği "Am I breaking Bro Code?" ve "Suit up!" repliklerine saygılarımı sunabilirim en fazla. Ödülü ise 30 Rock aldı. Henüz el atmadığım dizilerden birisi bu 30 Rock, her yerde karşıma çıkıyor. Törende de Tina Fey övgüleri havada uçuşuyordu. İzlemek lazım bir ara.

En iyi yardımcı oyuncu ödülleri Neil Patrick Harris hariç istediğim isimlere gitti bu sefer. Kristin Chenoweth çok beğendiğim bir oyuncudur, Pushing Daisies'deki rolü haricinde de iyi iş çıkarıyor. Ödül almasına sevindim. Michael Emerson bence geçen sene de ödülü hak eden isimdi, o dönemki yazıda da belirtmiştim. Yalnız zaman ne çabuk geçiyor yahu, geçen sene yazdığım yazının bir benzerini yazmak gerçekten garip bir his.
Her ödülün özel bir anlamı var elbette ama bazı ödüller 'daha bir ödül'dür, her törende bu böyledir. En çok merak edilen iki ödül de en sona bırakılanlardı zaten. En İyi Drama ve Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu. Erkek oyuncu dalındaki çekişmeye bakınca zaten anlaşılıyor ödülün önemi, bence bu kategoride aday olabilmek bile en az diğer ödüller kadar önemli. Bryan Cranston, Michael C. Hall, Hugh Laurie, Jon Hamm. Hepsi ayrı ayrı hayran olduğum adamlar bunlar. Hugh Laurie zaten tek başına dizi, ona söylenecek söz yok. Michael C. Hall kadar rolünün içine girebilen oyuncu sayısı çok azdır, Six Feet Under'dan sonra Dexter'da gösterdiği performansa şapka çıkartılır ancak. Jon Hamm son iki yıla damga vuran Mad Men'in merkezindeki adam ve çok iyi iş çıkartıyor. Bu saydığım adamlar Bryan Cranston kadar iyi işler ortaya koydular ama Bryan Cranston, canlandırdığı Walt karakteriyle dizi oyunculuğunu apayrı bir noktaya taşıd, kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum bu seçime.

Jon Hamm belki bir sürpriz olabilirdi bu sene ama favori kazandı. Jon Hamm teselliyi Mad Men'in iki seen üst üste en iyi drama seçilmesinde bulsun artık. Bence 1. sezonunu aşan bir performansla geri dönen Lost'un önünde ödülü almaları takdire şayan. Yazıyı bitirince 3. sezon 6. bölümü izlemeye başlayacağım zaten. Lost dışında Breaking Bad de öne çıkıyordu ama orda Bryan Cranston'ın performansı diziyi ayrı bir noktaya taşıyor. Mad Men ise kendi başına harikulade bir yapım. Yeri gelmişken soundtrack albümlerinin de şahane olduğunu söylemeliyim, mutlaka dinleyin.

En İyi Drama

Big Love – HBO
Breaking Bad – AMC
Damages – FX
Dexter – Showtime
House – FOX
LOST – ABC
Mad Men – AMC

En İyi Erkek Oyuncu (Drama)

Breaking Bad – Bryan Cranston (Walt White)
Dexter – Michael C. Hall (Dexter Morgan)
House – Hugh Laurie (Dr. Gregory House)
In Treatment – Gabriel Byrne ( Paul)
Mad Men – Jon Hamm (Don Draper)
The Mentalist – Simon Baker (Patrick Jane)

En İyi Kadın Oyuncu (Drama)

Brothers & Sisters – Sally Field (Nora Walker)
Damages – Glenn Close (Patty Hewes)
Law & Order: Special Victims Unit – Mariska Hargitay (Olivia Benson)
Mad Men – Elisabeth Moss (Peggy Olson)
Saving Grace – Holly Hunter (Grace Hanadarko)
The Closer – Kyra Sedgwick (Brenda Leigh Johnson)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Drama)

Christian Clemenson – Boston Legal
Michael Emerson – LOST
William Hurt – Damages
Aaron Paul – Breaking Bad
William Shatner – Boston Legal
John Slattery – Mad Men

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Drama)

Rose Byrne – Damages
Hope Davis – In Treatment
Cherry Jones – 24
Sandra Oh – Grey’s Anatomy
Dianne Wiest – In Treatment
Chandra Wilson – Grey’s Anatomy

En İyi Komedi

30 Rock – NBC
Entourage – HBO
Family Guy – FOX
Flight Of The Conchords – HBO
How I Met Your Mother – CBS
The Office – NBC
Weeds – Showtime

En İyi Erkek Oyuncu (Komedi)

30 Rock – Alec Baldwin (Jack Donaghy)
Flight Of The Conchords – Jemaine Clement (Jemaine)
Monk – Tony Shalhoub (Adrian Monk)
The Big Bang Theory – Jim Parsons (Sheldon Cooper)
The Office – Steve Carell (Michael Scott)
Two And A Half Men – Charlie Sheen (Charlie Harper)

En İyi Kadın Oyuncu (Komedi)

30 Rock – Tina Fey (Liz Lemon)
Samantha Who? – Christina Applegate (Samantha Newly)
The New Adventures Of Old Christine – Julia Louis-Dreyfus (Christine Campbell)
United States Of Tara – Toni Collette (Tara Gregson)
Weeds – Mary-Louise Parker (Nancy Botwin)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Komedi)

Jon Cryer – Two and a Half Men
Kevin Dillon – Entourage
Neil Patrick Harris – How I Met Your Mother
Jack McBrayer – 30 Rock
Tracy Morgan – 30 Rock
Rainn Wilson – Office

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Komedi)

Kristin Chenoweth – Pushing Daisies
Jane Krakowski – 30 Rock
Elizabeth Perkins – Weeds
Amy Poehler – Saturday Night Live
Kristin Wiig – Saturday Night Live
Vanessa Williams – Ugly Betty

En İyi Mini Dizi

Generation Kill – HBO
Little Dorrit – PBS

Uğur Karakullukçu /PClion FC