Öyle Bir Geçer Zaman Ki

22 Aralık 2010 Çarşamba


Bu sezonun en çok izlenen ve 3-4 sezon daha devam etmesi şimdiden belli olan tek dizisi “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” sanırım. Sadece ilk bölümü ve 2. bölümünü en başından sonuna kadar izleyebildim -ki o bölümlerde odak noktası Osman’dı- ama onlarda bile yüksek gerilim dozundan rahatsız olmuştum açıkcası. İzlemeyi bıraktığım ve hatta direkt izlemediğim dizileri haftalık tanıtımlarından takip edebilen biriyimdir normalde velhasıl bu dizinin artık reklamlarını bile ağız tadıyla izleyememekteyim. Sürekli bir şiddet, kavga, bağırış, çağırış, ağlayanlar… Türk halkı acı, zulüm, trajedi ve mağduru izlemeye maalesef ki bayılıyor. Ha bunlar hayatın içinden, her yerde olan olaylar, televizyonda da olması normal diyebilirsiniz, ana haber bültenlerinde, gündüz programlarında da rastlanabiliyor, evet, ama hiçbirinde bu derece abartılı şekilde sunulmuyor izleyiciye, üstelik “prime time” da ailelerin çocukları ile birlikte televizyon karşısında oldukları saatlerde. Televizyonda sunacağın her şeyin her duygunun mutlaka bir dozu olmalı ama bu dizide yok maalesef, özellikle de şiddetin ve duygu sömürüsünün.

Özellikle değinmek istediğim nokta ise “Mete” karakteri, karakteri canlandıran Aras Bulut İynemli’nin süper bir oyunculuk ortaya koyması karakterin ileri derecede sorunlu (hatta ben psikopat diyorum kendimce) olduğu gerçeğini kapatmıyor maalesef. Her hafta bir psikopatın arkadaşlarına, öğretmenlerine, babasına saldırışları (ve en son olarak da evini yakışını) izlettiriyorlar insanlara. Ben bu karakteri bir bölümde dahi herhangi bir kavgaya tartışmaya sakin kalabildiğini görmedim, sürekli bir parmak havada, “sana gününü göstericem…” ayakları… Senaristler bu çocuğa bir denge sağlasın artık lütfen, hastaysa falan tedavi edilsin çünkü cidden çok sinir bozucu bir görüntü ve gün geçtikçe de dozu artıyor. Senaristlere bir tavsiyem de sağ-sol olaylarını aktarış biçimleri için olacak; bu olaylar hep belirli bir pencereden anlatılıyor genelde ve hep aynı senaryo ve sahneler tekrarlanıyor, işte üniversite içinde bildiri dağıtılırken sinirlenen tarafların burun buruna gelmesi, bir tarafın öbür taraf liderinin kız arkadaşını kaçırması… Eğer bu eksenden devam edeceklerse kendilerine bir söyleyecek tek sözüm; burada yapılmışı var; bkz: Çemberimde Gül Oya, Hatırla Sevgili

Dizinin oyuncu seçimleri genel olarak iyi ama 2 ana karakterde problem var bence; biri anne (Ayça Bingöl) , oyunculuğuna tek kelime edemem ama sanki daha yaşı geçkin bir oyuncu da seçilebilirmiş, zira en büyük kızla aralarında en fazla 8-9 yaş varmış gibi duruyor. Biri de Ali kaptan, Erkan Petekkaya’nın popüler yönünden faydalanmak istenmiş olabilir ama dramatik sahnelerde oyunculuğu biraz yavan kalıyor.

Dizinin olumlu yönleri olarak da, genç oyuncuların seçimi konusunda gerçekten başarılılar ve bunlara ek olarak Caroline karakteri için yabancı kökenli bir oyuncu seçilmesi, telaffuz ve inandırıcılık açısından iyi olmuş. Meral Çetinkaya var bir de, tabii ki ona bir şey söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Son olarak da müzik tercihlerini yapan kişi kimse bir elini öpmek isterim çünkü dizinin bana göre en başarılı yönü müzik seçimleri. Mesela bir bölümde çaldıkları The Rolling Stones – Paint it Black (http://fizy.com/#s/1lsn5i) ile çıtayı oldukça yükseltmişlerdi.

2 yorum:

  • csyasoo

    Böyle uzakdoğu temalı bir parçaları var. Sanırsam Kill Bill'in soundtrack'inde vardı o parça. Çok tanıdık çünkü.

    Mete karakteri ve dizinin yaptığı duygu sömürüsü konusunda ise haklısınız.

    Her hafta aynı olaylar. Bende ilk 2 bölümü tam izledim. Ama evdekiler izlediğinden arada bir bakıyorum. Her hafta evin kapısının önünde bi kargaşaya tutuşuyorlar.

  • ChimiChanga

    uzakdoğu temalı şarkıyı bilemedim hani çok böyle dikkatli izlemiyorum işte yazdığım gibi :) ama bu hafta reklamlarında çaldıkları şarkıyı biliyorum;

    http://www.youtube.com/watch?v=yNsuU3KlZuU&feature=recentlik

    Bu da bir kaç filmin soundtrack'inde geçen iyi bi şarkıdır, işte adamlar müzik seçmeyi biliyorlar ama dizinin tümünü kurtaracak bir artı değil bu maalesef.